Bizler, 68’li ağabeylerimizin, ablalarımızın, yeryüzünde kurulmuş bu müthiş sömürü düzenine karşı açtıkları yolda, 78’li sol/sosyalistler olarak canımızı bile hiçe sayarak adadık kendimizi özgürlük ve demokrasi mücadelesine.
Hani halk denir ya hep, biz halk çocuklarıydık, içinden geliyorduk, ‘bir lokma, bir hırka’ ile büyütülmüştük. Tıpkı senin gibi öğretmen çocuğuyduk, işçi çocuğuyduk.
Dünyanın en güzel fakat en yoksul bıraktırılmış dağlarında, yaylalarında emekçi ve köylü çocuğuyduk.
Yoksul ama dürüst, onurlu ana babalarımızın, komşularımızın, öğretmenlerimizin, alın terlerinin nasıl da acımasızca harcandığını, yer altı yerüstü kaynaklarımızın nasıl da egemen güçler ve yerli işbirlikçileri tarafından sömürüldüğünü, silah satmak uğruna nasıl da savaşlar çıkarıldığını, sırf kendi güdümlerinde olsun diye çocuklarımızın nasıl da iğrenç bir eğitim düzenine mahkum edildiğini gördük.
Yaşadık, ezildik, acı çektik… Sonra kitaplardan öğrendik ki biz yalnız değildik. Dünya yanıyordu ve o yangına karşı aldığımız en onurlu saf, devrimci saflardı.
Böyle bir karşı çıkış, böyle bir dik duruş ve bu haklı direnişin hızla yayılması elbette bir takım güçleri harekete geçirdi. Bir 12 Eylül sabahında ailemden ablamın, kız kardeşimin, öğretmen eşinin, dayımın oğullarının götürülüşleri, başka bir kentte yaşayan benim ve eşimin bir anda işimizi, evimizi terk ederek, 1 yaşındaki çocuğumuzla kaçağa düşmemiz daha dün gibi. Sonra tutuklananlara yapılan işkence haberleri, teyzemin oğlunun vurulduğu haberi, öğrencilerim, öğretmen arkadaşlarım, işçiler, sendikacılar, sanatçılar, aydınlar ve hatta onların anaları, babaları…
Eniştem Enver Karagöz… falaka ve elektrik yüzünden ayak kemikleri görünürken, boğazına kaynar su döktükleri için gırtlak kanseri oldu, sesini kaybetti. O bir edebiyat öğretmeni idi ve 25 yıl yurtdışında sessiz kalan sesiyle ölene kadar doğruları anlattı yine de… Mezarı Almanya’da gurbette…
Dayımın oğlu Ahmet Özdil… Manisa’da üniversite okurken işkencede beli kırıldı, kötürüm kaldı, 10 yıl annesi temizledi altını… Mezarı memlekette, Artvin’de… Fatsa’nın dağlarında vurularak öldürülen teyzemin oğlu Özgüç Tuncay… O gencecik idama giden çocuklar… Erdal Eren hani yaşı büyütülerek asılan o yavru…
Hani senin onun için yazdığın o şarkı;
‘ Acı yüzler, kurşun gibi izler,
Son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda’
Bir de Deniz Gezmiş için yazdığın ağıt;
‘ Bir seher vakti sılaya varsam,
Selam versem ah sıradağlarıma’
… lal…
12 Eylül anayasası ile de ülkenin üzerine bir kara bulut gibi çöktü faşizm.
Daha çok kar, daha çok rant, ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’…
Yaralıydım, öğrencilerimden ayrılmak zorunda kalmıştım, kaybettiğim sevdiklerimin acısı yüreğimi bir kor gibi yakıyordu. Bu ülkede bir hesaplaşma yaşanmamıştı. Seni dinliyordum. Günlerce, aylarca, yıllarca…
‘ Ah ne kahraman, ne cesur,
Ne güzel çocuklardık,
Her yeni günü ümitle,
Nasıl da kucaklardık…
Ah kaldırımlar biliyor,
Bir devir muhteşemdik.
Güz güneşinden hüzünlü,
İlk yazdan şendik.’
İyi ki sen vardın, beni anlatıyordun, bizi anlatıyordun.
‘ Akşam vakti dolaştım sokaklarda,
Yırtık bir afiş, seni gördüm duvarda’ diyordun…
Cebinde beş kuruşsuz, sırtında paltosuz, bir duvar yazısından ötürü aranan, afişlenen o çocuğu anlatıyordun.
Eşim, çocuklarım, yakınlarım seni dinliyorduk, o ılık sesin yaralarımıza iyi geliyordu.
Sonra birden yürekten sarsıldık. Kulaklarımıza inanamadığımız bir tek sözcüktü senden duyduğumuz: ‘Evet’.
Ne için ‘Evet’ Sezen?
-Daha iktidara gelmeden dünyanın lanetlediği Bush’la yaptığı özel görüşmeler için mi?
-İktidara geldiğinden beri dış borçlarımızı misli misli arttırdığı için mi?
-Meclisten savaş tezkeresi çıkartmaya çalıştığı ve çocuklarımızı Irak ateşinin içine atmaya çalıştığı için mi ‘ Evet’ ?
-Hayvancılığı ve tarımı özellikle bitirerek halkımızı ithal ürünlere muhtaç ederken üreticilerimizi bitirdiği için mi?
-Taşeron şirketler kurup, haksız, hukuksuz, ucuza insan çalıştırdığı için mi ‘Evet’ ?
-Üniversitelerini bitirdikten sonra, yeniden sınavlara sokularak kapılarda tayin bekleyenler için mi ’Evet’?
-Sağlık sistemini düzenliyorum, SGK artık özel hastanelerde de geçecek diyerek sonra çıkarılan yüksek faturalar için mi ‘Evet’ ?
-Eğitimi özel dersaneler üzerinden yürütüp, çocuklarımızı birer ruh hastasına çevirdikleri için mi ‘ Evet’ ?
-Son 5 yılda 4000 kadının öldürüldüğü bir ülkede bu sorunun görmezden gelindiği için mi ‘Evet’ ?
-Milyonlarca sokak çocuğu hiç yokmuş gibi davranıldığı için mi ‘Evet’ ?
-Hiç utanmadan halkın karşısına geçip, 15-20TL’lik memur-işçi zamlarını böbürlenerek anlattıkları için mi ‘Evet’ ?
-Dağlarımızın, köylerimizin güzelim sularına HES adı altında el koydukları için mi ‘Evet’ ?
-Yıllardır dökülen kan için laftan öteye hiçbir çözüm üretemedikleri için mi ‘Evet’ ?
-Diğer maddelerin hepsi mecliste halledilebilecekken, sırf Anayasa mahkemesi ve HSYK’yı kendi güdümlerine almak için referanduma gittikleri için mi ‘Evet’ ?
Sezen;
Dün günlerden beri ilk kez, eski bir kasetini koydum teybe, balkona çıktım, sardunyalarla bakıştık, gözlerim doldu… Dönüp kapattım teybi. Tıpkı bundan böyle kalbimi de sana kapattığım gibi.
Müfide IŞIK/Öğretmen
1132