İstanbul’da yaşayan haberci Burak Ersemiz kardeşimizin Karabük ile ilgili bir anıyı sosyal medyada paylaşması Karabüklüleri üzdü.
Burak Ersemiz kimdir? diye soracak olursanız, öncelikle şunu belirteyim Karabüklü değildir.
Ana akım medyada yıllarca görev yapan Burak Ersemiz’i yaptığı “manşetlik” haberlerden biliyorum. Kendisiyle şahsen tanışıklığım yok…
Burak Ersemiz’in bu fotoğrafı mesleğe yıllar öncesi başladığı ve gazeteciliğin çilesini çektiğinin kanıtıdır.
FOTOĞRAF Burak Ersemiz’in kişisel internet sitesinden alınmıştır.
Geçen hafta bir öğretmenin (!) “Alevilerin yemeği yenmez” sözleri ülkede gündem olmuştu. Bu akılsız, mantıksız, çağdışı zihniyet her kesimden tepki aldı.
Burak Ersemiz de sosyal medya hesabından tepkisini şu sözlerle dile getirdi;
“Alevi Yemeği’ne dair bir anı”
20 Mayıs 1998 tarihinde sel yüzünden yol çöktüğü için karayolundan arabayla ulaşamadığımız Karabük’e gece yağış altında 50 kilometre yürüyerek varmak istedik.
Sabahın ilk ışıklarında vardığımız bir köyde evinden koşup gelen bir kardeşimiz birazda ısrarla beni ve kameramanım Ekrem Güleçyüz’ü evine davet etti. Sırılsıklam ve üşümüştük teçhizatımız çok ağır gelmeye başlamıştı. Rahatsız etmek istemesek de teklifi kabul ettik.
Biz fırtına altında eve girerken o 4 çocuğunu ve eşini komşuya yolluyordu. Çocuklar yan eve geçene kadar sırılsıklam olmuştu. Sabahın 6’sında tek odalı eve girdiğimizde önce sobaya odun atıldı üzerine çay kondu. Ardından evde bir telaş başladı. Telaşın sebebi evde bulgur kalmamış olmasıydı. Hemen komşularda pişen bulgur ve güzel bir ayran geldi. Yedikten sonra bir saat dinlenip yola koyulduk.
Bizi bir traktörle Karabük’e oldukça yakın bir yere bıraktılar. Karabük’e dışarıdan gelip ilk giren gazetecilerdik. İlk çekimleri okulda sular altında kalan Atatürk heykeli çevresinde yaparken sivil bir şahıs gelerek şehre nasıl ulaştığımızı sordu. Ben hikayeyi anlatınca “Ama o köy alevi köyü niye orada kaldınız” deyince adama bir yumruk atıp şöyle dedim; “a.. kodumun evladı o köyden önce geçtiğimiz köylerde bizi görenler ışıklarını kapadı. Bir kişi halimizi sormadı. Senin sevmediğin köyde İnsanlar son bulgurlarını paylaştılar.”
Ve o vakit öğrendim ki bu tür insansı yaratıklar Alevinin yemeğini yemezlermiş. Allah belalarını versin diyorum.
O Alevi köyüne de bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Allah razı olsun.
Burak Ersemiz’in yazısını okuduktan sonra gelelim o günlere…
★
20 Mayıs 1998 sabahı Karabük olağanüstü bir gün yaşamıştı. Özetle o günün haberlerinden anımsayalım.
Batı Karadeniz’i yağmur vurdu. Sel köprüleri, elektrik ve telefon direklerini götürdü. Heyelan oldu. Her yer deniz gibi. Okullar tatil. Vatandaşlar çatılarda kurtarılmayı bekliyor
“KARABÜK’TE VALİ BİLE MAHSUR KALDI”
Karabük’te sağanak yağmurdan Araç Nehri taştı. Birçok ev ve işyeri su altında kaldı. Vali Cemal Ayman, Ovacık, Eskipazar ve Yenice ilçeleriyle haberleşme sağlanamıyor.
Tedbir olarak enerji nakil hatları devredışı bırakıldı. Valiliğin bulunduğu hükümet konağı su altında kaldı. Valilikte çalışanlar binada mahsur. Birçok karayolu ve köprü tahrip oldu. Okullar 2 gün tatil edildi. Zonguldak-Karabük Demiryolu ulaşıma kapandı. Seferler iptal.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, sel felaketine uğrayan Batı Karadeniz kentlerinde incelemelerinde, “Tahmini 180 – 200 trilyon liralık zarar var. Devlet halk elele verip bu zararı saracak” dedi.
★
O gün sel felaketinin Karabük’e verdiği zararı anında görüntüleyip NTV Ankara bürosuna ulaştırmak görevimdi. Hiç kimsenin cesaret edemediği sel sularını yürüyerek aştık. Ve o görüntüler yayınlandıktan sonra devlet birimleri harekete geçti Karabük’e helikopterlerle yardım ve destek geldi.
Helikopter mahsur kalan vatandaşları çatılardan kurtardı. Meskun kesimlerde yoksun kalanlara yiyecek, giyecek, su ve çadır attı.
“Sen Safranbolu hainisin” demişti.