Hürriyet yazarı Ayşe Arman, pazar günü köşesinde bir dramı ele almıştı. Uğradığı tecavüz sonucu hamile kalan 15 yaşındaki Zeynep’le yaşadıklarını konuşan Arman, Zeynep, tecavüzcüsünün çocuğunu doğurmak zorunda kalacak mı? sorusuna yazısında yanıt aramış ve bir yandan “Bu ne ya!” diye isyan ederken; diğer yandan da “Yazıklar olsun! Bu devlete de… Kadınlarına böyle davranan sisteme de, hukuka da…” yazmıştı.
Her geçen gün bu ülkeye biraz daha vahşet hakim oluyor!
Kafanı nereye çevirsen, bir kesme, biçme, bir tecavüz…
Daha yeni okuduk, kendisini hamile bırakan tecavüzcüsünü öldürdükten sonra, kafasını kesip köy meydanına getiren köylü kadının haberini…
Kocası uzakta bir yerde çalışıyor, o iki bebesiyle köyde…
Be adam…
Ne istersin bu kadından?
Niye başına bela olursun?
Nasıl bir hayvansın ki, o kadına silah zoruyla tecavüz edersin?
Kimse kafasının kesilmesini hak etmez ama söyler misiniz o kadının yaşadıklarını kim hak eder?
Bu haberin altında, “Karnındaki bebek 5 aylık olmuş, canlanmış, doğursun, en kötüsü devlet bakar” şeklinde yorumlar gördüm.
Yazıklar olsun!
Ya bu olay sizin başınıza gelseydi?
Ya da karınızın, ya da kız kardeşinizin, ya da kızınızın…
Aynı rahatlıkla, aynı şeyi söyleyebilecek miydiniz?
Kürtaja karşılar ya, inançlarına aykırı ya, o yüzden empati bile yapamıyorlar!
Kadın nasıl bir çaresizlik noktasına gelmişse, ölümü bile göze alıyor, “Bana kürtaj yapın, ben bu çocuğu ölürüm de doğurmam” diyor.
Ona, “Bu çocuğu doğur!” demek son derece mantıksız ve duygusuz! Acayip doluyum bu konuda.
Her gün yeni tecavüz haberleri gördükçe de iyice deliriyorum.
Alın size Ö.Ç davası.
Ö.Ç, 14 yaşında.
Aralarında iki emniyet müdürünün de olduğu 35 kişinin cinsel istismarına uğradı.
Allah kahretsin, utanç verici!
Bir emniyet müdürü düşünün ki (N.Ş), internette 14 yaşında bir kıza kendini farklı biri olarak tanıtıyor, onunla bir ilişki yaşıyor, yatıp kalkıyor, sonra bu işin devamı geliyor, çıplak fotoğraflar, filmler, tehditler, 35 kişi daha bu olaya karışıyor…
O kızla cinsel ilişki kuruyor.
Bütün o sanıklar benim için rezil!
Serbest bırakıldığı için alkışlayanlar da.
Hele o yurtdışına kaçan emniyet müdürü en rezili.
Korkak adam!
Ve inanabiliyor musunuz, bu davada tutuklu kalmadı.
Her şey o küçük kızın omuzlarına yüklendi.
Yazıklar olsun!
Bu devlete de… Kadınlarına böyle davranan sisteme de, hukuka da…
İnsanın neye inancı kalır bu ülkede?
Aile Bakanı’nın da tahliyelere itiraz etmesi yetmiyor!
Benim içime su serpmiyor.
Daha fazlası gerekiyor.
SERBESTÇE DOLAŞIYOR
Alın size bir tecavüz haberi daha…
Zeynep, henüz 15 yaşında.
Bu yılın haziran ayında 54 yaşında bir adam tarafından tecavüze uğradı.
Bilgisayarında pek çok çocuk pornosu kaydı bulunan bir adam tarafından…
Tecavüzcü Hayrettin İzzet, aynı zamanda Zeynep’in ablasının da sevgilisi.
Pardon, 10 yıllık imam nikahlı ikinci eşi.
Adamın bir karısı var, bir de sevgilisi, yetmiyor, sevgilisinin kız kardeşine de tecavüz ediyor.
Özellikle çocuk tecavüzcülerinin hadım edilerek cezalandırılmasını istiyorum.
Nasıl bir iğrençliktir, nasıl bir sapıklıktır?
İşin kötüsü Zeynep, şu anda 14 haftalık hamile.
Şu anda Sevgi Evi’nde devlet koruması altında.
Israrla, “Bu adam bana tecavüz etti” diyor, “Hamileyim, lütfen karnımdaki bebeğe DNA testi yaptırın bu adamdan olduğuna anlayın ve bu bebeğin alın…”
İki haftadır tık yok…
Adli tatil matil, zaman geçiyor, karnındaki çocuk büyüyor.
Zeynep bir sığınma evinde başına gelecekleri bekliyor.
En kabul edilemez olanı da…
Çocuk pornosu yükledi diye bilgisayarına el konulan ve tecavüz suçlamasıyla yargılanan Hayrettin İzzet’in dışarıda serbest dolaşıyor olması…
HÜRRİYET HATTI’NA İHBAR
Zeynep’in haberi, Hürriyet Acil Yardım Hattı’na gelen ihbarlardan biriydi.
Aileyi aradım, bütün ablalar ve abi konuşmayı kabul etti.
Atladım Karabük’e gittim.
Zeynep’in avukatı Arif Yetim de oradaydı.
Hepsiyle tek tek konuştum, yetmedi, sevgilisi olduğu iddia edilen gençle de konuştum.
Kesinlikle cinsel bir şey yaşamadıklarını söyledi.
Ablaların korkusu, bürokrasi yüzünden geç kalınması ve yeni kürtaj yasası yüzünden de çocuğu doğurmak zorunda kalması…
Ben anlayamıyorum, ne hakla, ‘Zeynep çocuğunu doğursun mu doğurmasın mı?’yı tartışıyoruz…
Karar annenin olmalı.
Hele böyle bir vahşet yaşamışsa, çocuğu aldırmak istemesi onun en doğal hakkı.
Avukat Arif Yetim, Sevgi Evi’ne müvekkili Zeynep’le görüşmeye gidiyordu.
Ben de onunla gittim.
Farklı bir kıyafetle.
Çünkü sadece savcılık ifadeleriyle yetinmek istedim.
Olup biteni bir de onun ağzından dinlemeyi tercih ettim.
Zeynep insanı şaşırtacak kadar güzel.
Gebeliği üç ayı geçti, dört aya yaklaşıyor. Kilo almaya başlamış. Bir an evvel DNA testi yapılmasını ve kürtaj olmayı bekliyor.
Ama üç ayı geçtiği için alınmazsa diye ödü patlıyor.
Dünya tatlısı, küçük, çaresiz bir kız.
Tecavüzcüsünün çocuğunu doğurmak zorunda bırakılmayacağını ümit ediyorum.
İyi misin?
– İyi davranıyorlar ama değilim. Nasıl olayım? Karnımda tecavüzcümün çocuğu var. Üstelik ben buradayım, o boynu devrilesice dışarıda. “Bu adam yaptı!” demişim, yaptıklarını bir bir söylemişim, olay yerini göstermişim, 30 kişiye tekrar tekrar anlatmışım, her seferinde yeniden perişan olmuşum. Bilgisayarında çocuklara ait sapık fotoğraflar çıkmış, öyle fotoğrafları, filmleri bulundurmak suçmuş. Eeee? Beni buraya koydular, o elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor? Neden? Niye tutuklamıyorlar onu?
Herhalde zaman alıyordur, deliller toplanıyor, ifadeler alınıyor.
– İyi de benim de karnım, günden güne büyüyor! Ya sonra, “4 aylık oldu, artık alamayız” derlerse? Hayatım kaydı ya daha da kayarsa?
Öyle deme…
– Ama öyle. Okul hayatım bitti. Nasıl giderim artık okula? Karabük küçük yer, herkes duymuştur. Artık burada da yaşayamam. Adım çıktı bir kere, rahat bırakırlar mı sanıyorsun beni? “Bir an evvel DNA testi yapın, çocuğun ona ait olduğunu anlayın ve bu çocuğu alın!” diyorum, 15 gündür bir şey yapılmıyor. Doğurmamı da isteyecekler diye korkuyorum. Olmaz değil mi?
Olmaz, merak etme…
– İnşallah…
Yaşadığın cinsel istismarı anlatmak için neden üç ay bekledin?
– Çünkü korktum. Ailemin başına bela açmak istemedim. Acımı içime gömdüm. Bak yalan yok, gebe kalmasaydım, belki de ölene kadar kimseye anlatmazdım. Ama o kadar kusmaya başladım ki, ne yapacağımı şaşırdım, ablamlar beni doktora götürdü, hamile olduğum anlaşıldı. O zaman mecbur anlattım.
Sen bu Hayrettin İzzet’i nerede, nasıl tanıdın?
– Küçüklüğümden beri tanıyorum, evimize girer, çıkar. “Amca” diyordum. Yaşlı başlı adam, 54 yaşında.
TANINAN BİR MÜTEAHHİTİN YEĞENİ
İyi de kim bu adam?
– Şermin Abla’mın imam nikahlı eşi. Bir de karısı var. Karısından hiçbir zaman boşanmadı ama 10 yıldır ablamla birlikte. Önce Karabük’te yaşıyordu, sonra Bolu’ya taşındı, ablam da peşinden. Hatta babamı da aldılar yanlarına. Hayrettin İzzet, babama iş verdi. Tanınan bir müteahhitin yeğeni.
Seninle alıp veremediği ne var?
– Bilsem, kafaya takmış beni. 7’nci sınıfın yaz tatilinde, o zaman annem sağdı, Şermin Ablamlara gittik. Hayrettin İzzet de, bizi Abant’a götürdü. Orada kimsenin görmediği bir anda sarıldı. Dönüşte, Şermin Ablam’a çaktırmadan anneme, bana olan ilgisinden söz etmiş, “Böyle güzel doğurmasaydın!” demiş.
Sen o zaman 13 yaşındasın…
– Evet.
Annenin tepkisi ne oldu?
– Çok önemsemedi. “Ondan korkma” deyip durdu. Hayrettin İzzet zaman zaman Karabük’e bize geliyordu. Eve kömür alıyordu, yiyecek, içecek alıyordu. Anneme her ay 30 lira, 50 lira gönderiyordu. Annem de bütün bu yardımları yüzünden, bana olan ilgisine sesini çıkarmıyordu. Bir de anneme ölmeden birkaç ay önce, “Merak etme ben Zeynep’le seviyesine göre ilişki yaşarım” demiş.
O ne demek: “Seviyesine göre ilişki…”
– “Kızlığını bozmam” demek istiyor, Şermin Ablam’la da 10 yıldır sevgili, onun da uzun süre bozmamış. Annem böyle anlattı.
Çok fena bütün bunlar…
– Daha başka şeyler de var. İfademi verirken anlattım. Annem bir keresinde, “Alt tarafına bakayım” diye benim üzerimdeki kıyafetleri çıkartıp fotoğrafımı çekti, sonra üst tarafımı. Hayrettin İzzet’e göndermiş olmalı ki, “Fotoğrafların çok güzel tatlım, telefonumda kayıtlı, bakıp bakıp duruyorum” diye aradı beni. Sonra bir gün, yine Bolu’da çalıştığı inşaatta, “Gel sana bir kitap göstereceğim” diye beni konteynere soktu ve bilgisayarındaki çocuk pornosunu gösterdi, benim yaşımda kızların filmleriydi.
ŞUBEDE ŞİKAYETÇİ OLMAKTAN VAZGEÇTİM
Peki sen bunları kimseye söylemedin mi?
– Şermin Ablam’a söyledim. “Bana sapık sapık şeyler gösteriyor, ben korkuyorum bu adamdan!” dedim. Hep kavga etti benim yüzümden onunla, ama işte kalbine kilit vuramadı, her seferinde barıştı. Emine Ablam, Şermin Ablam’a, “Biraz zayıf olsam bu aşağılık adam bana bile asılır, sen bunları göremiyorsun!” diye kızıyordu. Ama o ara bütün aile dağılmıştı. Annem vefat etmişti. Babam Bolu’daydı. Ben ablam ve abimle yaşamaya başlamıştım. Okuldaki rehberlik öğretmenime, “Böyle böyle birinden rahatsız oluyorum, sürekli arıyor” dedim, ondan medet umdum, Çocuk Şube’ye gittik. Dediler ki, “Şikayetçi olacak mısın? Olacaksan, seni korumak için sığınma evi gibi bir yere alacağız.” Tabii ki ablamlardan ayrılmak istemedim, şikayetçi olmaktan vazgeçtim. Ve sonunda da tecavüz etti.
SEZARYEN İSTİYORUM ÇÜNKÜ HÂLÂ BAKİREYİM
Olay ne zaman oldu?
– Mayıs sonuydu. Yolda yürüyordum, yanımda bir araba durdu. Baktım bu. “Ablanlar piknikteler, Zeynep’i de al gel dediler” dedi, bir an tereddüt ettim ama sonra inandım, bindim arabaya. Bir mağazada durdu bana bir mont aldı. Aptal kafam bu iyiliğin arkasından gelecek kötülüğü tahmin etmeliydim. Ben hâlâ pikniğe gidiyoruz zannediyorum. Baktım asfaltlı bir yoldan, toprak yola saptı. Bir süre daha gitti, ağaçlıklı bir yerde durdu. Kapıyı açtı. Bacaklarımı tutup kendine çevirdiği esnada, bağırmaya başladım ve bir tekme attım. Yere düştü. Kalktı. Ağlamaya, yalvarmaya başladım. “Annem için yapma” dedim, neden öyle dediysem, ölmüş annem geldi aklıma. “Ben her şeyi seviyeli yaparım merak etme” diyerek üzerime abandı. Sonra üzerimden kalktı. Pantolonunu giydi. Ön taraftan ıslak mendil aldı, kendini sildi, arabanın koltuğunu sildi. Böyle… Birkaç hafta sonra da bitmez tükenmez mide bulantılarım başladı.
Daha önce cinsel ilişkin oldu mu?
– Fatih diye bir erkek arkadaşım oldu. Bir hafta süreyle. Onunla öpüştüm ama cinsel birlikteliğim olmadı. Hâlâ bakireyim. Elastikmiş zarım. Tam anlamıyla bir cinsel ilişki yaşamadan da hamile kalınabiliyormuş, sürtünme yoluyla da olabiliyormuş, doktor söyledi.
Sonra?
– Birçok kez aradı. Açmadım telefonu. Sonunda, “Beni rahat bırak, zaten çıktığım biri var!” dedim. Mahkemeye de, “Bebek benden değil, o çocuktandır. Benim çocuğum olamıyor, sperm sayım yeterli değil” demiş.
Şermin Ablan ne dedi peki olup bitene? Neticede onun sevgilisi…
– O da çok üzgün. Ama ona da kızıyorum, olan bitende sorumluluğu var. Durdurmadı kötülüğü. Bütün bunları engelleyebilirdi. O adamı bırakıp evine dönseydi, bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.
Şu anda ne istiyorsun?
– Bu bebekten kurtulmak. Karnımdaki bebeğin sezaryenle alınmasını istiyorum.
Neden?
– Öteki türlü kızlığım bozulacak. “Karnından alırlarsa bir şey olmaz, hayatına devam edersin” dediler…
Böyle bir şeyin mümkün olabileceğini sanmıyorum. Ama sen yine de doktorunla konuş… Son olarak ne söylemek istersin?
– Bana bu kötülüğü yapan adam cezasını çeksin istiyorum.
Röportajın ardından yaşananlar ise bugün Arman’ın köşesindeydi.
BAKAN’IN İLK SORUSU BAŞÖRTÜSÜ
“PAZAR günü telefonum çaldı.” diyerek yazısına başlayan Arman kendisini arayan Bakan Şahin’in ilk sorusunun başörtüsü olduğunu yazdı.
İşte Arman’a başörtüsü kalıcı mı diye soran Bakan’ın yorumları
PAZAR günü telefonum çaldı.
Aile Bakanı Fatma Şahin.
“Gazetede başörtülü fotoğrafınızı gördüm, kalıcı mı geçici mi?” diye sordu gülerek.
“Geçici!” dedim.
“Yazık, pek yakışmış” dedi.
“Öyle mi?” dedim, “Ben de Twitter’da, başörtüsü bir kadına bu kadar mı yakışmaz diye bir sürü Tweet okudum… ”
“Aaa haksızlık etmişler!” dedi.
Sonra damardan girdik meseleye.
Karabük’e Zeynep olayını hızlandırmak için bir ekip yollayacağını söyledi.
“Çünkü DNA testinin sonucunu almak bir buçuk ay sürüyor” dedi.
Zeynep şu anda 14 haftalık hamile, bir de üstüne 6 hafta ekle, etti mi sana 20 hafta…
DNA testinin sonuçları geldiğinde Zeynep 5 aylık hamile olacak!
O zaman da ne denecek?
“Karnındaki çocuk tecavüzcüne ait ama kusura bakma, artık kürtaj için geç. Maalesef doğuracaksın! Devlet bakar merak etme…!”
*
Lütfen biri bana bunun kötü bir şaka olduğunu söylesin!
Benim ne kadın olarak ne anne olarak ne de insan olarak böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değil.
Sonuna kadar bu işin takipçisi olacağım.
Ve sürekli o kızın hayatının nasıl kaydırıldığını gözünüze sokacağım.
Fatma Şahin’e de, “N’olur bir şey yapın!” diye resmen yalvardım.
16’sına yeni girmiş bir çocuk niye doğursun?
Henüz kendisi çocuk bu kız!
Sorarım size, bu noktada o bebeğin kimden olduğunun ne önemi var?
Niye vakit kaybediliyor?
Hâlâ geri dönüş mümkün, hâlâ kürtaj olabilir.
Hepinize sesleniyorum, izin vermeyelim, bu kızın hayatının karartılmasına engel olalım.
Evet bu vakada ben yüzde 100 kürtajı savunuyorum.
Kafası çalışan ve bu kadar küçük bir kızın geleceğini biraz olsun düşünen herkesin de kürtajı savunacağını iddia ediyorum.
Daha lise 2 talebesi.
Bir sığınma evinde.
Ailesinin yanına dönmek istiyor.
Okullar başlıyor, okuluna devam etmek istiyor.
Zaten bir kâbus yaşamış.
Anne olmak istemiyor, hazır değil, tecavüze uğradığını söylüyor, bunu yaptığını iddia ettiği kişinin bilgisayarına ve telefonuna el konmuş, çocuk pornosuna ait
filmlere, fotoğraflara rastlanmış, savcılıktan aldığım dosyada tek tek bunların hepsi yazıyor.
Bu adam hakkında Zeynep rehberlik hocasına şikâyette bulunmuş.
Bir sürü insana, polis dahil, “Beni rahatsız ediyor, bana yardım edin” demiş.
Hâlâ biz neyi anlamaya çalışıyoruz?
Acaba, “O adamdan değil de, yine kendisi gibi lise 2 talebisi olan arkadaşından mı hamile kaldı?”yı mı?
Şu anda bu ikincil sorun… Birinci sorun, kızcağızın bu tecavüz sonucu oluşan gebeliğinden kurtulması.
Bana, “Peki o karnındaki bebeğin yaşam hakkı ne olacak!” filan gibi şeylerden de söz etmeyin.
Ben gittim o kızla konuştum, ne halde olduğunu gördüm.
Ayrıca sadece bir hafta boyunca birlikte gezdiği o 16 yaşında çocukla da konuştum, “Sarıldık, öpüştük ama o kadar. Cinsel birlikteliğimiz falan olmadı. Tişörtünü bile çıkartmadı. Ben de kızdım, sende olan herkeste var dedim ve ayrıldık” dedi.
O çocuğun bu davaya adının karıştırılmasının sebebi de söz konusu “tecavüzcü”nün, “Ben yapmadım!” demiş olması.
Siz ne zaman, “Evet, tecavüz ettim” diyen bir adam gördünüz?
Ya başkası yapmıştır ya kadın istemiştir, çanak tutmuştur!
O herifin söylediklerine itibar ediliyor.
Ve hâlâ ortalıkta serbest dolaşabiliyor!
*
Bu memleketin dönüştüğü halden, tartıştığımız şeylerden gerçekten utanç duyuyorum!
Zeynep’in ailesi, ortada bir tecavüz olduğu için yapan kişi cezasını çeksin diye polise, savcılığa gidiyor…
Adalete sığınıyor.
Onlar da salak değil, gerçekten bir gönül ilişkisi olsa, zaten polisi molisi karıştırmadan kendileri bir şekilde halletme yoluna giderdi, bir doktor bulurlardı…
Keşke gitselermiş…
Çünkü bakar mısınız duruma…
Bürokrasi o kadar yavaş ki…
Adli tatil, o test, bu test derken, kızın karnındaki bebek büyüyor.
Ve sonunda alınamayacak.
*
Ayrıca yalan bile söylüyorsa…
Öyle bir ihtimal varsa…
Zaten testte çıkacak.
Ama söylemiyorsa, iş işten geçmiş olacak.
O bebeği doğurmak zorunda kalacak.
Burada görmüyor musunuz, olan Zeynep’e oluyor.
Bütün bedelleri o ödüyor.
Niye?
Neden biz kocaman insanlar, bir şey yapamıyoruz?
Neden, “Ortada bir hata var, gel düzeltmene yardım edelim” diyemiyoruz.
Bu kadar mı kötüyüz?
Bu kadar mı çaresiziz?
Karnındaki cenin o kızdan daha mı değerli?
Kim karar veriyor buna?
Sizin lise 2’deki kızınız hamile kalsa, “Yaptın bir hata, o çocuğu doğuracaksın!” mı dersiniz…
Her şart altında kürtaja karşı olanlara soruyorum bu soruyu…
Kendi kızınızın başına gelse…
Allah korusun, tecavüze uğrasa…
“Doğuracaksın!” mı diyeceksiniz.
Allah aşkına doğruyu söyleyin!
KAPALILARA “KÖYLÜ” MÜ DEMEK İSTİYOR?
Kılık değiştirmek denilince Ayşe Arman’ın aklına neden başörtüsü geliyor? Neden peruk takmıyor? O, başörtülülere karşı. Köylü gibi giyinmiş, başörtülülere “köylü” demek istiyor. Her fırsatta onları aşağılayacak bir şey buluyor. (Gülay K. M)
SİZ HASTASINIZ
Bana kafadan karşısınız ama aslında haksızsınız ve hastasınız!
Benim saç modelimi insanlar tanıyor, biliyor. Kafamı bir şekilde gizlemem gerekiyordu, Karabük yollarına düşmüşüm, haber peşinde koşturuyorum, peruk mu
düşüneceğim? Derdim, kendimi köylü gibi göstermek değildi, kimseye de köylü demek haddim değil. İlk bulduğum şeyi üstüme geçirdim, kendimi kamufle
ederek Zeynep’le görüşmeyi becerdim, beni ilgilendireni sadece bu kadarı.
ONUN ÇOCUĞU
O çocuk aynı zamanda o kızın çocuğu… (Candan.)
NAH O KIZIN ÇOCUĞU
Hayır onun çocuğu değil! Adamın çocuğu. O çocuğu isteyen, o ilişkiyi isteyen o kız değil. Adam. Zorla gerçekleştiriyor. Güç kullanarak. Neden kızın çocuğu olsun?
UCUBE!
Niyet meselesi belki de. Ayşe Arman nasıl bir ucubeye dönüşmüş. (Rabia İ.)
HAYIR, ÇOK GÜZELİM!
Bense kendimi güzel buluyorum. Çünkü tecavüze uğrayan bir kıza yardım etmeye çalışıyorum. Evet niyet meselesi, sizin niyetiniz kötü…
MAĞDURU DEŞİFRE ETMİŞ
Ayşe Arman gizlilik için kıyafet değiştirmiş ama mağdurun tüm bilgilerini açıkça yazmış. Telefonuna da verseydi tam olurdu. (Mehmet E.)
UYAN DA BALIĞA GİDELİM
Sivri zekâlı Mehmet E! Tecavüze uğrayan o 16 yaşındaki kızın adı tabii ki Zeynep değil, onu da, bütün aile fertlerinin de ismini değiştirdim. Sen ukalalık ediyorsun ama farkında bile değilsin ne olup bittiğinin, tecavüzcünün ismini bile değiştirdim. Senin mahremiyetine de özen gösteriyorum, soyadını yazmıyorum. Hadi yürü güzelim, anca gidersin!
CEHALET ARTIK HAKSIZLIK
Pazar günü yayınlanan o röportaj, “sek bir Türkiye gerçeği”dir. Cehaletin, ahlaksızlıkla bütünleştiği ve vicdanın artık temizleyemediği bir gerçek. (Eyzin E.)
YUH OLSUN BİZE
İşte bu Eyzin E.! Benim anlatmak istediğimi iki cümleyle çok güzel özetlemişsin. El birliğiyle o çocuğu doğurmak zorunda bırakırsak hepimize yuh olsun!
5668