Çok sevdiğim, değer verdiğim, hayatımda apayrı bir önemi olan rahmetli İbrahim amcam Eflani’den hindi almıştı. 1970’li yıllardı ve yılbaşı akşamından bir gün önceydi.
Aradan yıllar geçmesine rağmen o akşamı hiç unutamıyorum. Her yılbaşı akşamı o günü, dün gibi hatırlarım.
Amcam o yılbaşı akşamı için hindi ile birlikte bol miktarda meyve ve çeşitli kuruyemişler de almıştı. Kalabalık bir aileydik daha önce olduğu gibi o yılbaşı akşamı da hep birlikte olacaktık.
Sonradan öğrendiğime göre komşumuz Antepli Rabia Hanım teyze, Mübeşşire (Can) yengeme; “Bu akşam hindi yenilmez” demiş o nedenle hindi ertesi akşam, nar gibi kızarmış bir vaziyette sofrada yerini alabilmişti.
*** *** ***
Rahmetli İbrahim amcam, Karaarslan Nakliyat’ın kurucusuydu. İlk defa İstanbul’u amcamın sayesinde görmüştüm. Birlikte İstanbul’a gitmiştik.
Boğaz köprüsünün henüz tamamlanmadığı, karşıya geçmek için araba vapuru kuyruğunda 7-8 saatten fazla beklendiği yıllardı.
Araba vapur kuyruğunda beklerken gördüğüm sigarasına tombala oynatanlar için; “Bu bir kumar, kumarda her zaman oynatan kazanır” demişti ama ne yalan söyleyeyim o zamanlar amcamın ne demek istediğini tam olarak anlayamamıştım.
Daha sonraki yıllarda amcam bana, kumarın nasıl bir illet olduğunu beş-on leblebi ile “iyi bir ders” vererek öğretti. Aldığım o dersten sonra pişti dahi oynamayı hiç sevemedim.
(Oynamayı sevmiyorum ama “Charles Bronson Erol” veya diğer namıyla “Kanca bıyık Erol” ağabeyden de kumar oyunlarındaki özel yöntemler ve incelikleri çok iyi öğrendiğimi özellikle belirtmek isterim.)
*** *** ***
Sabahları Türk kahvesi içmeden ve gazetesini okumadan evden çıkmadığını bildiğim/hatırladığım amcam aileye, akrabaya aşırı düşkündü. Okula, eğitime çok önem veriyordu.
(Rahmetli olmadan önce Zeyneti halam anlattı; Amcam İstanbul’a giderek babamı Robert Koleji‘ne yazdırmış fakat babam İstanbul’da yatılı okulda okumak istemiyorum diyerek kabul etmemiş.)
Amcam benim de özel bir okulda okumamı isteyen, ön ayak olan ve sağlayandı….
*** *** ***
Karabük Cemiyet hayatında söz sahibiydi. Güleryüzlü, merhametli, yardımsever bir yapısı vardı. Araştırmayı, okumayı, gezmeyi, hayatı, insanları severdi. Arkadaşımdan alıp getirdiğim köpeği görünce gözlerinin nasıl parladığını biliyorum.
Arkadaşları ile birlikte sohbet etmek için ara sıra gittiğini bildiğim bir kahvehane vardı giderken; “Beni arayan soran olursa Şûle Kahvesindeyim” derdi. Bu sözü hâlâ kulağımdadır.
Tek kötü alışkanlığı olan sigarayı bırakmak için kendince bir yöntem uyguluyordu. İkiye böldüğü 4 sigarayı kibrit kutusu içine koyar günde bir-iki tane içerdi.
1976 yılında Karabük Halk Eğitim Merkezi önünde geçirdiği kalp spazmı sonucu hayata gözlerini yumdu.
*** *** ***
Bu anıyı yazmak, paylaşmakta gayem önce amcamın ruhunu şâd etmek onu güzellikle anmaktı. Çünkü en iyi eğitimi almam için desteği veren, beni teşvik eden, aydın, ileri görüşlü, sevecen, altın kalpli bir adamı bilmenizi tanımanızı istedim.
Allah rahmet eylesin.
Nur içinde yatsın…
*** *** ***
Sözün kısası, bu yılbaşı akşamı, bolca olmasa da yeteri kadar meyve ve kuruyemiş alarak eve gideceğim. Son zamanlarda “ötekileştirmek” bahanesiyle gündeme getirilen Noel kutlaması için falan değil acı dolu bir yılı geride bırakırken sevdiklerimle huzurlu, sakin bir akşam geçirmek ve yeni yılın öncelikle sağlık, başarı ve huzur getirmesini dilemek için…
Anlaşıldı mı?…
Daha önce okumayanlar, Antepli Rabia Hanım Teyze yazımı bu linkten okuyabilirsiniz…
1841