Bursa Mustafakemalpaşa’da kurulmak istenen ancak kent dinamiklerinin direnişi, tepkisi sonucu yapılamayan Marzinc’in Bursa’dan sonra rotasını çevirdiği Karabük’teki fabrikada işçilerin alayı ağır kurşun zehirlenmesine uğradı…
Test sürecinde 15, ilk birkaç ayda 40’ı zehirlenmişti… Neredeyse işçilerin tamamı zehirlendiğinde (130 işçiden 120’si) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı harekete geçti ve fabrikanın kapatıldığını açıkladı.. .
Hani Marzinc Marmara çok iyiydi, zararsızdı, güvenliydi, hoştu, güzeldi.. Karşı çıkanlar sanayi, gelişim düşmanıydı!..
KARABÜKLÜLER DE KARŞI ÇIKIYORLAR AMA..
Ne diyorlardı Marzinc yetkilileri ve destekçileri; “Bölge halkı istihdam edilecek!..”
Görüldü ki bir istihdam var, ama öbür dünyaya doğru…
Bursa’dan def edilen Marzinc bu defa rotasını Karabük’e çevirdi… Karabüklüler de Bursalılar gibi mücadele etmişti… Onlarda da bazı gazeteciler (!) Marzinc’i desteklerken bazıları desteklememişti… Ancak… Bursa’da yerel ve idari yöneticilerin birkaçı hariç büyük çoğunluğu Marzinc’e sıcak bakmamıştı… Ne yazık ki Karabük’te tersine bir durum söz konusu…
Karabük’ün hikayesi, Mustafakemalpaşalıların nasıl bir beladan sıyrıldıklarını çok iyi anlatıyor:
Karabük’te 2013’ün ilk aylarında OSB’de Marzinc Marmara, baca tozu geri kazanım tesisi kuruluyor…
Fabrikada çalışan sayısı 130…
Fabrika Türkiye genelindeki demir çelik fabrikalarında bacalarda tutulan tozları işleyip, ham hale getirerek başka tesislere gönderiyor…Ancak geri dönüşüm sürecinde zehirli katı atıkları da kullanıyorlar..,
Biraz öncesine göz atalım…
Karabük’te de 40 aşkın akademik oda, sendika, dernek karşı çıkmış, imzalar toplanmış, Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi’ne 17 bin imza gönderiyorlar, kar etmiyor…
İtiraz, gerekçeleri Bursa’dakilerle aynı…
İşletmede, iceriğinde kurşun ve kadminyum gibi insan sağlığına ve çevreye zarar veren tehlikeli atık statüsündeki baca tozlarından çinko oksit üretilmesi planlanıyor..
Peki sendikalarıyla, akademik odalarıyla, STK’larıyla Karabüklüler Marzinc ile neden başa çıkamadılar…
Zira Karabük basınında yer alan haberlere göre, başta Marzinc’in Karabük’te tesis kurmasına karşı çıkan iktidar partisi, daha sonra destek veriyor…
Örneğin Karabük AKP Milletvekili Osman Kahveci,önce insan sağlığı her şeyden önemli derken daha sonra muhtemelen yukarılardan ikna edilerek, “Tesisi denetleriz, bir sorun olmaz” noktasına geliyor…
KARŞILIKLI GÜZELLEMELER!
Marzinc yetkilileri Karabük Valisi İzzettin Küçük’e verdiği destekten dolayı şükranlarını şöyle sunuyorlar (21 Aralık 2012/İHA):
“ Bizlere verdiğiniz destek için teşekkür ediyoruz. Karabük’e güzel bir tesis kazandırdığımızı düşünüyoruz. Sizin bize verdiğiniz bu desteklerden olan bizde çevreye duyarlı titizliğimizi göstererek sizi mahcup etmemek için elimizden gelen her şeyi yaptık. Biz çok mutluyuz…”
Vali İzzettin Küçük de şu yanıtı veriyordu:
“Çevre Bakanlığı uzmanlarıyla görüştüm, projeleri paylaştım. Bu paylaşım neticesinde çevreye hiçbir şekilde etki oluşturmayacağı, projenin teknolojiyle donandığı, çevre etkileri koruyacak donanımlı olduğu, çevreyi koruyacak donanımlara sahip olduğu söylediler. Karabük’’e zararı olmayacak, büyük bir katkısı olacak…”
VE İŞÇİLER ZEHİRLENİYOR..
Aslında tesislerin insan sağlığına ve çevreye zararları 2012 yılında test üretimi yapılırken 15 işçinin zehirlenmesiyle ortaya çıkıyor.. Aşırı halsizlik, kusma, baş dönmesi ve benzeri şikayetlerle Karabük Devlet Hastanesi’ne giden işçiler acilen Ankara meslek Hastanesi’ne sevk ediliyorlar.. Burada en fazla 3-5 oranında olan kurşun oranı kimi işçilerde 42 düzeyine çıkıyor… Ardından hasta olan işçilerin sayısı 40’a ulaştı… En nihayetinde de 120’ye…
İşçiler, diyordu ki:
“İlk 3 ay bez maske kullandık, sonra filtreli maske kullanmaya başladık. İnsanların girmemesi gereken fırının içine bez maskelerle girip kırılan curufları ellerimizle atıyorduk. 6 ay da bir kez muayene olduk. Onu da özel bir sağlık firmasına ait aracın içinde yarım saatte…
120-130 kişi çalışıyoruz sadece 2 banyo var. Onu da 3 ay sonra elde ettik… Çevrecilerin geleceği önceden haber alınıyor. Broging ve aktif karbon sadece çevreciler geldiğinde çalıştırılıyor. Kontrol odasına da, “anons geçiliyor hiç duman çıkmayacak, emişleri arttırın” diye. Çevreciler gidince bu işlem bitiyor.”
Bir başkası ise, çeşme suyuna çinko karıştığı için her muslukta suyu içmenin yasak olduğunun yazıldığını, ancak o suyla el ve yüzlerini yıkayıp yemeğe gittiklerini, tulum giymedikleri için de, üzerlerinin toz içinde olduğunu anlatıyordu.
SON SÖZ…
2009 Eylül’ünde Bursa’daki tüm yerel gazetelerde yayımlanan haberde “Marmara Çinko Proje Yöneticisi Doç. Dr. Hüseyin Soykan, yatırıma demir çelik üreticisi 5 firmanın, Çevre Bakanlığı’nın talimatıyla başladığını belirtiyor ve şunları söylüyordu:
“Çevre Bakanlığı çevreyi korumak adına bu tesisleri Türkiye’de demir-çelik üretiminin yoğun olduğu üç bölgede yapmak istedi. Çevre Bakanlığı’nın kurulmasını zorunlu kıldığı bu tesislerin, çevreye zarar vermesi mümkün müdür?”
Bal gibi de mümkün oldu ve gelinen noktada yatırım için talimat veren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tesisi kapatmak zorunda kaldı…
1804